Bu videonun özeti
Plasenta, gebelik sırasında anne rahminde gelişen ve fetüsü besleyen, oksijen ve besin maddelerinin bebeğe geçişini sağlayan organ olarak bilinir. Hamilelik, yumurtanın rahimde döllenmesiyle başlayan bir süreçtir. Bu süreçte plasenta, bebeğin büyümesi ve gelişmesi için önemli bir rol oynar. Bebeğin gelişmesi ve büyümesi için hamilelik boyunca plasenta da gelişir. Plasenta, yoğun kan damarları içeren bir dokudur ve doğum esnasında koyu kırmızı bir görüntüdedir. Olgun plasenta dokusunun büyük bir kısmı kan damarlarından oluşur.
Bu organ, annenin rahminde bebeğin büyümesi ve gelişmesi için gereken besin maddelerini ve oksijeni alır, atık maddeleri ise annenin kan dolaşımına geri verir. Plasenta, uterusun iç duvarına yerleşir ve bebeğin beslenmesi, oksijen alımı ve atık maddelerin atılması gibi önemli işlevleri yerine getirir. Plasenta ayrıca hormon üretiminden de sorumludur. Doğumun ardından plasenta, normalde doğum sürecinin bir parçası olarak anne tarafından vücuttan atılır. Plasentanın tamamen çıkarılmadığı durumlarda, doktorlar gerekli müdahaleleri yaparak plasentanın tamamen çıkarılmasını sağlarlar.
Plasenta, rahim içinde annenin damarlarına tutunmuş ve bebekle göbek kordonu aracılığıyla bağlıdır. Plasentanın bebekten ayrılması doğum sırasında gerçekleşir. Normal doğumlarda plasenta genellikle doğumdan yaklaşık yarım saat sonra kendiliğinden vücuttan atılır. Ancak sezaryen doğumlarda doktor plasentayı bebekten sonra çıkarır.
Göbek deliği, insan vücudundaki önemli bir anatomik yapı olan göbek kordonunun giriş noktasıdır. Göbek kordonu, oksijenli kanı ve besinleri plasentadan fetüse taşır. Kordon, plasenta ve bebek arasındaki damarları korur ve içinde 2 arter ile 1 ven bulundurur.
Kordon bağı, 3 ana bileşenden oluşur: 2 umbilikal arter ve 1 umbilikal ven.
- Umbilikal arter, bebeğin vücudundan atık maddeleri taşırken,
- Umbilikal ven, bebeğin plasentadan besin ve oksijen almasını sağlar
Bu damarlar Wharton Jeli adı verilen jel madde tarafından korunur. Bu jel, göbek kordonunun kıvrılmasını ve kırılmasını engelleyerek kordonun korunmasını sağlar. Böylece kordonun içindeki damarlar zarar görmez.